Menu

Sonsuz Boşlukta Yön Bulmak: Uzay Araçları Hedefe Nasıl Ulaşır?

Kalabalık ve karmaşık yollarla dolu bir şehirde hedefinize ulaşmak her zaman kolay olmayabilir. Yol çalışmaları veya kazalar nedeniyle rotanızı değiştirmek zorunda kalabilir, dar sokaklar, çıkmaz yollar ve tek yönlü caddeler arasında kaybolabilirsiniz. Eskiden bu tür durumlar büyük bir sorunken, günümüzde, gökyüzündeki uydular ve akıllı telefonlarımızdaki navigasyon uygulamaları sayesinde en hızlı ve en doğru güzergahı kolayca bulabiliyoruz.

Ancak uzayda, mesafeler, akıl almayacak kadar büyüktür ve bu sonsuz boşlukta; ne yollar ne de yol tabelaları vardır. Üstelik uzayın sonsuz boşluğunda, araçların sürekli hareket halinde olduğu ve saniyede binlerce kilometre hızla ilerlediği düşünüldüğünde, klasik navigasyon yöntemleri yetersiz kalır. Peki, uzay araçları, hedeflerine ulaşmak için hangi yöntemleri kullanır?

Uzayın sonsuz boşluğunda nasıl yön tayini yapılır?

İlk akla gelen, Global Navigation Satellite Systems (GNSS) yani Küresel Navigasyon Uydu Sistemleri. Bu sistem daha çok Global Positioning System (GPS) olarak bilinse de, GPS ABD’nin savunma amaçlı geliştirdiği ve sonradan sivil kullanıma açtığı sistemin adıdır. Rusya’nın “GLONASS“, Avrupa Birliğinin “GALILEO” ve Çin’in “BeiDou” ismini verdiği takım uyduları da GNSS sisteminin bileşenleridir.

Türkiye’de de Fergani Uzay, Uluğ Bey isimli küresel konumlandırma sistemi üzerinde çalışıyor. GNSS, amaç itibariyle, dünya üzerindeki gemi, uçak ve diğer araçların takibi için geliştirilmiş olsa da, dünya yörüngesinde hareket eden uzay araçlarının hızlarını ve konumlarını saptamak için kullanılabiliyor, yani yörüngede bulunan bir uzay istasyonu, uzay teleskobu veya TV yayını yapmak için GEO’da bulunan bir uydunun konumunu belirlemek mümkün.

GNSS uydularında, hata payı çok düşük olan atom saatleri kullanılıyor. Bu uydulardan en az 4 tanesinden sinyal alma işlemi başarıldığında, sinyallerin gecikme oranlarına bakılarak, matematiksel bir denklem ile konum hesaplanabiliyor.

Bu yöntemde, atmosfer, havadaki su buharı, çoklu yol etkisi gibi sebeplerle, konum her zaman çok kesin olarak bulunamasa dahi, uzayda bu tip etkiler daha az olduğu için, diğer uyduların konumu daha net bir şekilde belirlenebiliyor.

Comparison satellite navigation orbits

Navigasyon için GNSS uydularını kullanmak yerine, dünyadan gönderilen radyo sinyalleri sayesinde, hem gök cisimlerinin hem de uzay araçlarının dünyaya uzaklığı hesaplanabildiği gibi, bu radyo sinyallerindeki “doppler” etkisini de hesaba katarak, hızını ve yönünü bulmak mümkün.

Bu radyo sinyallerinin gönderilmesi ve toplanabilmesi için dünyanın farklı yerlerinde dev antenler kullanmak gerekiyor, bu amaç doğrultusunda, NASA’nın Deep Space Network (DSN) adında bir anten ağı bulunmakta. Daha önce incelediğimiz DSN ile ilgili Türkçe ve detaylı yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Bu yöntem, her ne kadar yörünge dışındaki uzay araçları için kullanılabilir olsa da, atmosfer etkileri, meteorolojik olaylar ve radyo sinyallerinin hızları ve bu sinyalleri bozan etkenler bir dezavantaj oluşturmaktadır.

Uzay macerasının ivmelenmesi ile DSN’de kurulmaya başladığında henüz GNSS yoktu. Ancak, dünya yörüngesinden çıkıp Ay’a, Mars’a, hatta Voyager gibi, güneş sisteminin en uzak yerlerine gidebilen uzay araçlarının da konumlarını hesaplaması gerekiyordu.

Navigasyon için en önemli unsur, bir referans noktasıdır. Başlarda güneş, parlaklığıyla, dünyaya bağlı kalmadan, iyi bir referans noktası olarak düşünüldü ve bazı uzay araçları, üzerinde bulunan sensörlerle güneşin konumuna göre kendi bulundukları konumu ve yönü hesaplayarak yollarını bulabildiler ve otonomluk özelliği kazandılar.

Her ne kadar avantajları olsa da, beraberinde dezavantajlar getiren bir yöntem bu. Sebebi ise, güneş görüş alanından çıktığında, yani güneş ile araya bir gezegen girerse (tutulmalarda olduğu gibi), o an uzay aracı da uzayda yönünü bulamaz.

Uzayda çok sayıda büyük ve parlak cisim olması, güneş patlamaları, uzay ortamında maruz kalınan radyasyon gibi sebeplerden dolayı sensörlerin düzgün çalışamaması gibi sorunlar yaşanabilir. Tek bir referans noktası, tek eksende bilgi verir, yani doğrudan konum belirleyemez, bu yüzden bu yönteme ek olarak ataletsel ölçümler yapmak gerekebilir.

Jiroskoplar ve ivme ölçerler gibi cihazlar, ataletsel ölçümler yaparak uzay aracının hareketini izlemeyi mümkün kılar. Eğer uzay aracının başlangıç noktası biliniyorsa, bu cihazlardan alınan verilerle zaman içinde anlık konum hesaplanabilir. Ancak bu sistem, bir “açık çevrim sistem”dir, yani dışarıdan herhangi bir veriyle geri besleme yapılmaz.

Bu durum, her ölçümde ortaya çıkan küçük hataların zamanla birikmesine ve büyük hatalara dönüşmesine neden olur. Sonuç olarak, hesaplanan konum giderek daha büyük bir hata payı içerebilir. Bu nedenle, geri besleme mekanizmaları kullanılarak her aşamada hataların düzeltilmesi, konum hassasiyeti açısından büyük önem taşır.

İlginç bir yöntem olarak, derin uzay navigasyonunda gezegenlerin ve diğer gök cisimlerinin kütle çekim alanlarından yararlanılır. Uzay aracı, bu cisimlerin çekim alanlarının şiddeti ve yönünü kullanarak hızını artırabilir veya yönünü değiştirebilir. Bu yöntem, “Kütle Çekimsel Sapan” (gravity assist) olarak bilinir ve özellikle yakıt tasarrufu sağlamasıyla büyük bir avantaj sunar.

Ancak, bu yöntem oldukça karmaşık hesaplamalar gerektirir ve yalnızca uzay aracının rotasında gezegen veya uydu gibi büyük kütleli cisimler varsa kullanılabilir. Voyager, Cassini ve New Horizons gibi ünlü uzay görevleri, bu yöntemi başarıyla kullanarak Güneş Sistemi’nin derinliklerine ulaşmıştır.

Uzay navigasyonunda bir diğer gözde yöntem ise yıldız haritalarının kullanılmasıdır. Uzay aracı, üzerine yüklenen yıldız haritalarını bir kamera ve görüntü işleme sistemiyle birleştirerek, gördüğü yıldızları haritalarla karşılaştırır ve bu sayede konumunu hassas bir şekilde belirler.

Bu yöntem, geçmişte denizcilerin sextant adı verilen mekanik bir gözlem aletiyle yön bulmasına benzer. Tıpkı denizcilerin yıldızları referans alarak okyanuslarda yol alması gibi, uzay araçları da yıldızları kullanarak sonsuz boşlukta yönlerini bulur. Bu sistem, özellikle derin uzay görevlerinde otonom navigasyon için kritik bir rol oynar.

Diğer Teknolojiler

Bugün bilim insanları ve mühendisler, uzay navigasyonunda karşılaşılan zorlukları aşmak için birden fazla yöntemi bir arada kullanıyor. Her bir yöntemin avantajlarını birleştirerek dezavantajları en aza indirmeye çalışıyorlar. Ayrıca, yeni teknolojiler geliştirerek navigasyon sistemlerini daha kesin, güvenilir ve otonom hale getirme konusunda kararlılar.

Özellikle lazer iletişimi, kuantum sensörler ve yapay zeka gibi yenilikçi teknolojiler, uzay navigasyonunun geleceğini şekillendiriyor. Bu sayede, hem derin uzay görevlerinde hem de gezegenler arası seyahatte daha hassas ve verimli navigasyon sistemleri mümkün hale geliyor.

Örneğin, lazer iletişimi sayesinde uzay araçları, radyo sinyallerine kıyasla çok daha yüksek veri hızlarına ulaşabiliyor. Bu, özellikle derin uzay görevlerinde büyük miktarda bilimsel verinin hızlı bir şekilde Dünya’ya iletilmesini sağlıyor.

Kuantum sensörler ise, yerçekimi ve manyetik alan gibi fiziksel büyüklükleri çok daha hassas bir şekilde ölçerek, uzay araçlarının konum belirleme doğruluğunu artırıyor. Yapay zeka ve makine öğrenimi ise, uzay araçlarının otonom kararlar almasını ve beklenmedik durumlara anında tepki vermesini mümkün kılıyor. Bunlara ek olarak, pulsarlar da uzay navigasyonunda önemli bir rol oynuyor.

Pulsarlar, düzenli aralıklarla radyo veya X-ışını sinyalleri yayan nötron yıldızlarıdır. Uzay aracı, bu sinyalleri kullanarak trilaterasyon yöntemiyle konumunu belirleyebilir. Bu yöntem, özellikle derin uzay görevlerinde otonom navigasyon için büyük bir potansiyele sahiptir ve NASA’nın “SEXTANT” projesi gibi denemelerle test ediliyor.

Gelecek

Bu gelişmeler, insanlığın uzay keşfindeki sınırlarını genişletiyor. Gelecekte, Mars’a insanlı görevler, asteroit madenciliği ve hatta yıldızlararası seyahat gibi projeler, bu ileri navigasyon teknolojileri sayesinde gerçek olabilir. Bilim insanları ve mühendisler, uzayın sonsuz boşluğunda yolumuzu bulmak için sürekli olarak yeni çözümler üretmeye devam ediyor.

Beğen  6
Önceki Yazı
Furkan Evirgen (TA2UEF)
Yazar

Mekatronik Mühendisi, MoEP Mürettebat SIM Kapsülü Tasarım Takımı (THARSIS) takım lideri ve yazarı. Amatör telsiz çağrı işareti: TA2UEF. (Mechatronics Engineer, team leader and author of the MoEP Crew SIM Capsule Design Team (THARSIS). HAM Radio Callsign: TA2UEF.)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yapılan Yorum (1)
  1. Kağan Şahin