Mars’ın Sırları

Bana Masal Anlat

Masalcı : Elif Gökçe BULUT, Kayseri, 8 yaş.


Zordur Mars’ın yolları,
Çıkmaya yürek ister,
Küçük kızın kolları,
Babasını sarmak ister…

Bir varmış bir yokmuş. Uzak bir ülkede Çiçek isminde bir kız varmış ki, uzaya çok meraklıymış. Her gece ama her gece yıldızlara bakar, uzayın nasıl olduğunu merak edermiş. Çiçek’in bu merakı aslında çok sevdiği babası Akif Bey’in işinden kaynaklanıyormuş. Çünkü babası Akif Bey, ülkelerinde bulunan bir uzay araştırma merkezinde çalışmakta olan bir astronotmuş. Babası Çiçek’e her gece uzayla ilgili kitaplar okur, Çiçek’te hep uzayı merak eder ve babasına bolca soru sorarmış.

Bu ülkedeki bilim insanları Mars’ın sadece bir kısmı ile ilgili bilgileri biliyorlarmış. Fakat Çiçek Mars’ın çok gizli keşfedilmemiş yerlerinin olduğunu düşünüyormuş. Bu durum onun uzayı daha da çok merak etmesine neden oluyormuş.

Çiçek, bir gün annesi ve babasının konuşmalarını dinleyerek babası Akif Bey’in özel bir araştırma grubuna seçildiğini iki ay sonra da Mars’a gideceğini duymuş. Çiçek babasının bu bilimsel araştırma için orada uzun bir süre kalacağını duyunca haliyle çok üzülmüş. Çünkü o babasını çok seviyormuş. Babası gidince ona kim uzayla ilgili kitaplar okuyacaktı? Hem o babasından bu kadar uzun süre ayrı kalamazdı.

Çiçek, o günden sonra sık sık babasıyla araştırma merkezine gitmiş. Babasını ve orada çalışanları dikkatle izlemiş ve Marsla ilgili bilgi toplamaya başlamış. Günler hızla akıyormuş ki en sonunda Çiçek de Mars’a gidecek rokete gizlice nasıl binebileceğini bulmuş.

Çiçek’te artık Mars’a gidecek ekibin gizli bir üyesiymiş ve o gün gelip çatmış. Çiçek, önceden yaptığı planı hızlıca uygulamaya koymuş. Babasını uğurlamak için uzay araştırma merkezine girdiğinde annesine, “ben babama bir şey söyleyecektim…” deyip hızlıca uzaklaşmış. Rokete en son konulacak önemli malzemelerin içine saklanarak rokete binmeyi başarmış. Roket kalkışı için geri sayım başladığında babası son anda Çiçek’i fark etmiş ama artık çok geçmiş. Çünkü roket motorları çoktan ateşlenmiş. Bu arada Akif Bey bir çırpıda kuleye kızının da rokette olduğunu söyleyivermiş. İşte bu saatten sonra Çiçek için gerçek Mars yolculuğu başlamış.

Artık Çiçek, Gökçekız-A007 Roketi’nde uzun bir yolculuğa başlamış. Uzun bir yolculuktan sonra, roketi Mars yüzeyine inen Çiçek hala bu olanlara inanamıyormuş. Onu yeni maceraların beklediğini de biliyormuş. Çiçek Mars’a alışmış ama merak ettiği çok şey varmış. Diğer yandan da babası onun kendisinden uzaklaşmasına izin vermiyormuş. Fakat Çiçek nasılsa bir yolunu bulacak ve Mars’ı keşfedecekmiş.

Çiçek hanımın keçileri,
Hop hop hopluyor,
Arpa saman istiyor,
Keçi Mars’ta ne arar,
Mor tavuğu kovalar…

Nihayet beklediği fırsatı yakalayıp Mars’ın kırmızı toprağında ilerleyen Çiçek’i, beklenmedik bir anda gelen parlak bir ışık huzmesi onu anında çok uzun bir mesafeye alıp götürmüş. Ne olduğunu anlayamayan birden kendisini bambaşka bir yerde bulmuş. Etrafı hiç de Mars’a ait bir yer değilmiş. Etrafına bakanınca; altın ve gümüş renginde ağaçlar, suyu yeşil akan bir nehir, kırmızı renkte kayalar, değişik renklerde ilginç bitkiler ve insana benzeyen uzaylılar görmüş.

İlk başta haliyle çok korkan Çiçek, kendi yaşında bir uzaylı çocuğun ona tebessüm ederek dokunduğunu görünce biraz rahatlamış. Ne konuştuklarını anlamayan Çiçek, kendisini vücut diliyle ifade etmiş. Buradaki insana benzeyen uzaylıların rengi de toprağın rengine benziyormuş. İnsanlar gibi onlarında bir şeyler yiyip içtiğini görmüş. Birden o da aslında ne kadar acıktığını hissetmiş. Yiyeceklere dikkatle baktığını gören uzaylı dostları onun da acıktığını anlamışlar. Değişik renk ve şekillerdeki bitkilerden ona da ikram etmişler.

Dünyadaki sebze ve meyvelere benzettiği bu şeyleri yemeye başlamış. Tatları hiç de fena değilmiş, hatta bazıları çok tatlıymış. Sonra rengi turkuaz olan lezzetli sulardan da içmiş. Karnı doyunca etrafa daha dikkatli bakmaya başlamış. Aynı dünyadaki gibi evcil ama renkleri ve şekilleri farklı birçok hayvan görmüş. Turuncu renkte süt veren keçiler, onların güneş rengindeki yavruları, mor rengini andıran kanatsız tavukları varmış. Burada ona tek tanıdık gelen Mars’ı da ısıtan ve aydınlatan Güneş’miş.

Mars’a gelirken değişik yaratıklar ve dünyadan çok farklı bir yaşam hayal etmişti aslında. İşte tam da öyle bir yerdeymiş. Kendi gibi çocuk olan yabancı arkadaşlarıyla Mars’ın bu hiç bilinmeyen yerinde güneş batana kadar arkadaşlarıyla koşmuş ve gökyüzüne bakmış. Değişik renk ve şekildeki bitkilerden toplamış.

Yetişkinlerden biri Çiçek’e artık gitme vaktinin geldiğini ima etmiş. Çiçek, kısa sürede alıştığı arkadaşlarına aynı dünyada yaptığı gibi el sallayıp vedalaşmış. Onlarda Çiçek gibi hüzünlü gözlerle ona el sallamışlar. Çiçek’i buraya getiren ışık huzmesi onu anında babasının olduğu yere bırakmış.

Geri dönünce babasına ve diğer astronotlara başından geçenleri anlatmış. Bilim insanlarını çok büyük bir heyecan sarmış. Çiçek sayesinde öğrenmişler ki, burada araştırılacak daha çok şey varmış. Çiçek onlara bambaşka bir dünyanın kapılarını açmış ve çok önemli bilgiler vermiş.

Kendisi de çocuk olmanın her zaman güzel bir ayrıcalık olduğunu yine görmüş. Uzaydaki bu yeni yaşam kendini Çiçek’e göstermekten çekinmemiş. Çiçek bir daha kanıtlamış ki; “Her şeye çocuk eli değmeliymiş.” Bu uzay bile olsa çocuk her yerde heyecan, sevinç ve yaşam kaynağıymış.

Çiçek ve babası çok büyük tecrübe ve hatıralarla Dünyaya gelmişler. Çiçek bu yolculuk sonunda annesini de ne kadar özlediğini fark etmiş ve ona hasretle en kocamanından sarılmış. Dünya Çiçek’in gözüne şimdi daha da güzel görünüyormuş. Bu küçük kızın yaşadıkları, Dünya’da kısa sürede duyulmuş ve sonunda Çiçek, uzaya giden ilk çocuk olma unvanını da almış.

Çiçek’in gözleri uzayda kaldı,
Arkadaşları oradaydı,
Onları ne zaman görecekti,
Belki onlar Dünya’ya gelecekti…


Mars Masalları Serisi’ne Dön

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir