Kerem İle Minişcan Mars’ta
Masalcı: Kerem Sefa AKBULUT, Trabzon, 7 yaş.
“Kerem” adında bir çocuk uzayı çok merak edermiş. Her gün uzay kitapları alır okurmuş. Defterine resimler yaparmış.
Uzaya gitmeyi çok istermiş ama bir türlü gidemezmiş. Çünkü büyüyene kadar beklemesi gerekirmiş. Gezegenlerin içinde de en çok Mars’a gitmeyi istiyormuş. Çünkü Mars’a daha önce hiç kimse gitmemiş. Şu ana kadar sadece robotlar gönderilmiş.
Mars Dünyadan 3 yıl uzaklıkta olduğu için kimse henüz oraya gidememiş. Venüs ve Merkür’e gitmek istemezmiş. Çünkü onlar Güneş’e çok yakın oldukları için epey sıcaklarmış.
Bir yaz günü Kerem, kedisi Minişcan’la birlikte evlerinin bahçesinde oynarlarken, çok büyük bir gürültü duymuşlar. Bu sesi duyan Minişcan birden ağacın tepesine fırlamış. Kerem ise korkuyormuş ama çok da merak ediyormuş. Bahçelerinin ortasındaki havuzun olduğu yere büyük bir kaya parçası düşmüş. Usul usul o tarafa doğru gitmiş. Kaya parçasının yanına yaklaştıkça çok büyük bir sıcaklık hissediyormuş. Bir de ne görsün, büyük bir meteor! Kerem çok şaşırmış. Şöyle düşünmüş:
“Acaba bununla uzaya gidebilir miyim? Bunu uçurabilir miyim ki?”
Sonra onu uçurmak için planlar yapmışlar. Meteor taşından bir roket yapacaklarmış. Çok çalışmışlar, çabalamışlar ve roketi bitirmişler. Minişcan’a da astronot kıyafeti tasarlamışlar. Sonra Mars’a doğru yolculukları başlamış. Dünyadan epeyce uzaklaşınca Güneş’i görmüş ve demiş ki;
“Ne kadar büyük ve kıpkırmızı!”
Etrafına baktığında dans eden gezegenler varmış. Kayalar da top gibi dönüyormuş. Sonra o da ne! Güneş’in rengi pembe olmuş. Sonra aklına uzay kitabındaki Güneş gelmiş. Her gezegende Güneş’in rengi farklı görünürmüş. Ama gerçek rengi kırmızıymış.
Aylar, yıllar geçmiş sonunda Mars’a inmişler. Olympos Dağı‘nın tepesine inmişler. Çok çok yüksekmiş. Minişcan korkudan roketten bile inememiş.
Kerem hayallerine sonunda kavuşmuş. Dağdan inmek ise en eğlenceli şeymiş. Kerem Minişcan’ı ikna edip, “viiyuuu!” diye bağırmış. Minişcan ise “ııııııh” diye bağıra bağıra kayarak dağdan aşağıya inmişler.
Kerem gözlerine inanamıyordu. Güneş maviymiş, Mars’ın toprakları kırmızımsıymış. Oraya hemen yanlarında getirdikleri bir Türk Bayrağı dikmişler. Mars’ı biraz daha keşfederken biraz uzaktan Dünyayı görmüşler.
Dünya küçücükmüş, Minişcan’a dönüp: “Sen de Dünyamızı özledin mi?” diye sormuş.
Minişcan da başını “evet” der gibi sallamış. Tekrar Olympos’a tırmanmaya başlayıp roketlerine ulaşmışlar. Daha sonra Dünyayı ve evlerini çok özledikleri için hemen yola çıkmışlar. Masalımız da böylece sona ermiş.
Başarılarının devamını dilerim Kerem Sefa. Eline ve yüreğine sağlık.