Bilgisayar dendiğinde aklımızda ilk olarak canlanan muhtemelen bir kutu olacaktır, ancak tabi ki aslında sandığımızdan çok daha fazlası… Artık bilgisayarlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz, cep telefonumuz ve veri işleyip depolayabilen, işlem kabiliyetine sahip her makine aslında bir bilgisayar.. Bilgisayarın icadı da temelde insanın hesaplama ihtiyacına dayanır.
Tarihin ilk dönemlerden bu yana, tarım, üretim, uzay gibi birçok konuya dair soruları olan insanoğlu bu soruları cevaplamak için bazı hesaplamalar yapmaya başlamış ve bunun sonucunda da matematik bilimini keşfetmiştir.
Bununla birlikte yapılması gereken hesaplar karmaşıklaştıkça el ile yapılan hesaplar yeterli olmamış, daha kısa sürelerde daha karmaşık hesapların yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Peki bu serüven nasıl başladı, nasıl oldu da şu anda yaşadığımız dünyada sağlıktan sanata kadar her işimizi bilgisayarlara emanet edecek seviyeye geldi?
Bilgisayar bilimi, yazılım ve donanımın birbirini tamamladığı bir disiplindir. Bu alandaki ilk büyük adım, 19. yüzyılda Ada Lovelace tarafından atıldı. Lovelace, Charles Babbage’ın Analitik Makinesi için yazdığı algoritmalarla, bilgisayar programlamanın temellerini attı ve makinelerin yalnızca hesaplama değil, yaratıcılık için de kullanılabileceğini öngördü. Bu teknolojideki bir kadın dokunuşuydu. Ve yazılım alanında bir çığır açmıştı.
Yaklaşık bir asır sonra, 1945 yılında, ENIAC adı verilen bir bilgisayarla başlayan bu yolculuğun bir parçası haline geliyoruz. Neredeyse bir oda boyutunda olan karmaşık yapılardan oluşan ENIAC’ın hikayesi aslında şu an kullandığımız bilgisayarların işlevlerinden çok daha farklı…
ENIAC temel olarak 2. Dünya Savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri ordusunun elle yaptığı karmaşık hesaplamaların ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmıştır. Başlarda askeri alandaki top atışlarının fiziksel ve matematiksel hesaplamaları için kullanılmış; farklı mesafelere, hava koşullarına ve diğer faktörlere göre nasıl hareket edeceğini belirlemeye yardımcı olmuş ve ordunun askeri strateji, silah geliştirme ve balistik hesaplamalar gibi alanlarda ihtiyaç duyduğu hızlı ve doğru hesaplamaları da gerçekleştirmekteydi.
Ancak 2. Dünya savaşının ardından başta Manhattan Projesi olmak üzere, verimli enerji kaynaklarının üzerinde çalışan daha geniş projelerde ve nükleer silah tasarımı gibi kritik hesaplamalarda duyulan ihtiyaç nedeniyle kullanılmaya devam edilmiştir.
ENIAC, donanım odaklı bir makineydi ve programlanması, fiziksel kabloların ve anahtarların doğru şekilde ayarlanmasını gerektiriyordu. Bu süreç, son derece karmaşık ve teknik bir işti. Peki bu kadar komplike hesaplamaları yapabilen bir makineyi üreten deha kimdi?
Bilim insanları John Mauchly ve Presper Eckert tarafından yapıldığı söylenen ENIAC’ın arkasında aslında çok akıllı kadınlardan oluşan bir ekip vardı. Her ne kadar göz ardı edilse de gerçek her zaman gerçektir; ve değiştirilemez.
ENIAC’ı programlayan ve çalıştıran kişiler, büyük ölçüde kadınlardan oluşan bir ekipti. Jean Jennings Bartik, Betty Snyder, Marlyn Wescoff, Kathleen McNulty, Ruth Lichterman ve Frances Bilas gibi kadınlardan oluşan bu ekip, o dönemin toplumsal koşulları ve kadınların bu alanda henüz çok öne çıkmaması gibi sebeplerden dolayı maalesef geride kaldılar. İsimlerini bugün bile ancak sayılı kaynaklarda okuyabiliyor ve teknolojiye yaptıkları katkılara ulaşabiliyoruz.
Aslına bakarsanız 2. Dünya savaşı sırasında, bu dönem 1940’lı yıllara tekabül etmektedir, kadınların mühendislik ve matematik gibi konularda her ne kadar önü açılmaya başlamış olsa da; savaş sonrasındaki politikalar yüzünden teknoloji alanı erkek egemen bir hal alırken kadınların çalışmaları arka plana itilmiş ve çoğu zaman görmezden gelinmiştir.
ENIAC ekibindeki kadınlar, evde oturmaya zorlanan kadın kalıplarının dışına çıkıp teknoloji alanındaki en önemli ilklerden birini oluşturmuşlardı.
Burada isimlerini saymanın neredeyse imkansız olduğu bu kadınların çalışmaları, yalnızca teknik bir başarı değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet rollerine karşı da bir meydan okumaydı. Onlar, teknolojinin geleceğini şekillendirirken, kadınların bilim ve mühendislik alanlarında neler başarabileceğini göstermişlerdir.
Günümüzde çok kritik bir role sahip olan kuantum bilgisayarlar, klasik bilgisayarların çözemediği problemleri; dolanıklık, süperpozisyonson gibi farklı parametreleri de entegre ederek çözebilir hale getirmektedir. Kuantum yazılımları ve numerik hesaplamalar ile yeni hesaplama yöntemleri geliştirilirken ilk bilgisayarı üreten ekipten destek alıyoruz.
Kadınların teknoloji ve bilim alanlarında daha fazla temsil edilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği için de büyük bir adım olarak kabul edilir. STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) alanlarında kadınların daha fazla teşvik edilmesi, hem bireysel hem de toplumsal gelişim açısından kritik öneme sahiptir. Çünkü teknoloji “herkesin katkısını” gerektirir…
ENIAC kadınları gibi tarihsel figürler, bu mücadelenin ilham kaynaklarıdır. Jean Jennings Bartik, Betty Snyder ve diğerleri, bilgisayar biliminin temellerini atarken, kadınların teknolojide neler başarabileceğini gösterdiler. Onların hikayeleri, genç bilim insanları için bir patika niteliğidendir.
Günümüzdeki kuantum teknolojileri de elektronik hesaplama yeteneğine sahip ENIAC’ın devamı kabul edilebilir. Newton’un da dediği gibi “Bilim, devlerin omuzlarında yükselir.”. Bir gelişme çığır açabilir ve bu gelişmelerin hiçbiri göz ardı edilemez. Kadınlardan oluşan bu ekip ise ilk bilgisayarın tasarımını yaparak teknoloji için bir dönüm noktasına sebep olmuştur. Şimdi ise onların omuzlarında yükseliyoruz. Çünkü biliyoruz ki, bir kadın yükselirse, hepimiz yükseliriz.
Kadınlar, yalnızca sahnenin önündekiler değil, perde arkasındaki destekçilerdir. Bir annenin verdiği destek, bir arkadaşla içilen karşılıklı kahve eşliğinde konuşulan konular, bir öğretmenin ilham dolu bakışı… Her biri, bir diğerinin yolunu aydınlatır ve artık gelecek daha açıktır.
Bugün burada olmamızın nedeni, yalnızca kendi mücadelelerimiz değil, diğer kadınların da yükselmesidir. Daha önce de denildiği gibi, bir kadın yükselirse, hepimiz yükseliriz. Ve ben de o kadınlardan biri olarak “elimin hamuruyla” fizikle uğraşmayı, matematiksel hesaplamalar yapıp kuantum alanında çalışacak bir aday olmaktan gurur duyuyorum.
Buradan teknoloji ve bilimi kadınlar için olanaklı hale getiren herkesin ve tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum…
Birlikte daha güçlüyüz. Öyle ki; bugün MoEP’in gücünün %55’ini kadın mürettebat oluşturmakta. Başarılarınız daim, yolunuz açık, gününüz kutlu olsun.